İSLAM SİYASET DÜŞÜNCESİ VE DEMOKRASİ

Demokraside Birlik Vakfı ve İnsani Değerler Derneği yönetimince hafta sonu cumartesi günleri yapılan sohbetlerin bu haftaki konuşmacısı Prof. Hayri Kırbaşoğlu oldu.

Konferansın açılışı Vakfın Başkanı Mehmet Bozdemir tarafından yapıldı. Sayın Bozdemir, 23 Aralıkta Gençlik Parkı Necip Fazıl konferans salonunda gerçekleştirdikleri ‘ Tam Demokrasi Platformu, tanıtımı ile ilgili olarak konuştu. Konuya girişte; düzenledikleri panele her kesimden insanın geldiğini, bu platform üzerinde uzun süredir çalıştıklarını, birinci derecede sorunumuzun demokrasi olduğunu, Türkiye’nin geçen 100 yılda neden bir Almanya ya da Japonya olamadığımızı ifade ederek mevcut siyasi yapının ülkemiz sorunlarını çözemediğini dile getirdi.

Bozdemir devamla siyaset bir rant ve liderlerin oluşturduğu bir alan olarak düşünülüyor, sorunların çözümünde sevgi ve barış dili esas alınmalı diyerek Kuzey Irak Pençe-Kilit Harekatında şehit düşen askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, dedi.

Konuşmasının devamında Sayın Bozdemir, konuşmacı Prof. Hayri Kırbaşoğlu ve konuklara davete icabetlerinden ötürü teşekkür etti. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu Hayri Kırbaşoğlu’nu konuklara tanıttı, çıkardığı külliyat ile Katar Üniversitesinde yaptığı öğretim görevlisi hizmetlerinden övgüyle söz ettikten sonra sözü Sayın Kırbaşoğlu’na verdi.

Aşağıda Sayın Prof. Hayri Kırbaşoğlu’nun verdiği konferansın özetini okuyacaksınız:

‘ Bu konu evlatlarımız ve torunlarımızla ilgili. Gerçekten sivil inisiyatif egemen olmadığı sürece bilim insanlarının dediği gibi gezegenimiz yaşanmaz hale gelebilecek. Yeryüzünde egemen güçler yaşanmaz bir zemin üzerine insanlığı oturtuyor.

Benim akademik görev alanımın yanında ülkemiz ve İslam dünyasının sorunları üzerinde durmaya çalışıyorum. Şu an itibarıyla literatür üzerinden geldiğimiz sonuçları açıklamaya çalışacağım.

Klasik siyaset düşüncesi uygulamalarda yer almıyor. Tefsir ve hadis kitaplarında yöneten ve yönetilenler hakkında bilgi var. Klasik siyasi İslam düşüncesine atıfta bulunacağım, ilk tespitim İslam düşüncesinde kitap ve sünnette demokrasi fikri mevcut değildir. Burada herhangi bir model üretilmiyor. Emevi devletinin kurumsallaşmasının Bizans modelinden oluştuğu söylenir.

İslam; adalet, şura dışında yönetime ilişkin bir şey söylemez. Müslümanlar tarafından geliştirilen yöntem, kişilerin geliştirdiği bir yönetim anlayışına dayanır ve bunların dini açıdan bir kutsallığı yoktur. Tarih boyunca İslami açıdan öngörülen yöntem, padişahlık, sultanlık ve vezirlerin yer aldığı bir yönetim anlayışına dayanır.

Demokrasi şirk ve küfürden ziyade, demokrasinin gerekliliğine uzanan bir anlayış hakim oldu. Tunus ve İran’da bunun örnekleri var. Bizans ve Sasani İmparatorluğu modelleri o dönemde geçerli bir yönetim anlayışını hakim kılmıştı. Bir modelin dışardan gelmiş olması, dayandığı prensiplere bağlı olup, kabul edilebilir bir yönetim tarzı olabilir.

Teorik olarak tutarlı bir yönetim modeli Müslümanlarda oluşmadı. Demokrasiye ilişkin fikirler Batıdan geldi. Kur’an da az sayıda ifadesini bulan adalet, şura gibi temel ilkeler Müslümanlar tarafından geliştirilemedi. Saltanat ve Tek Adam ağırlıklı bir yönetim anlayışı uygulandı, ilkeleri geliştirme yerine gerilemeye yol açan uygulamalara yer verildi. Esasında İslami dünya görüşü, katılımcı dünya görüşüne daha yakındır, totaliter olmaktan uzaktır.  Kur’an da ifadesini bulan Şura ile İslam gelenekçi düşüncesi farklıdır. Orta Çağda uygulanan Şura, İslam dininin öngördüğü anlayıştan uzaktır.

Son sözü bir kişinin söylemesi yanlıştır. Kur’an da böyle değil. Tam katılımcı demokraside 4 yılda bir seçilen vekilin verdiği kararlara uyan bir anlayış hakim. Yanlış kararlara katılan vekillerin görevi sonlanmıyor. Ulusal kongrelerde alınan kararlar, hükümetin üzerinde alınan kararlar olarak kabul görüyor.

Müslümanlarda Batı’dan gelen her şeye karşı olma gibi bir anlayış söz konusu. İslam Dininde ‘Hüküm Allah’ındır sözü yönetim anlayışı veya siyasetle ilgili değildir. Allah, değer koyucu olarak hükmünü verir. İslami hassasiyetler göz önünde bulundurularak bir yönetim anlayışı geliştirilebilir. Bir düşünce, eylem İslami öğretide yasak değilse o şey uygulamaya devam eder.

Kur’an’ın ilkeleri evrensel olarak kabul edilen ilkelerdir. Şeriat uygulayan 9 Müslüman ülkenin her açıdan arz ettiği durum demokratik ilkelerden uzaktır. İnsani Gelişme endeksinde bu ülkeler arka sıralarda yer alıyor Yolsuzluk endeksinde de durum farklı değildir. İddiadan ziyade verilere bakınca durum daha iyi anlaşılıyor.

İslam devletlerinin hiçbirisi, Müslümanların oluşturduğu bir yönetim anlayışı olmamıştır, başka kavimlerle bir arada bir arada ortak bir anlayış söz konusudur. Müslümanlar maalesef kendi aralarında paramparçadır, önemli olan uzlaşma kültürünün hakim olmasıdır. İslami yönetim diyerek insanlara yukarıdan dayatma olmaz, faşizan anlayış olmaz.

Yönetim olarak daha özgürlükçü daha demokratik olma zorunluluğu vardır. Mevcut durum itibarıyla bütün kusurlarına rağmen yine de demokrasi modeli daha iyidir. Demokrasi kültürü Müslümanlar tarafından içselleştirilmelidir. Yeni bir Müslümanlık anlayışı tesis edilmelidir. Türkiye modelinde toplumsal uzlaşma sağlanırsa İslami anlayış daha iyi bir düzeye gelebilir, toplumsal gerilim ve çatışma ortamı ortadan kalkabilir.,

Konuşmacı Sayın Prof. Hayri Kırbaşoğlu sohbetinin ikinci bölümünde katılımcıları sorularına cevap verdi ve ardından sohbet sona erdi.

HAZIRLAYAN: Atıf ÖZGEN,  İDD Denetleme Kurulu Başkanı

E mail: ozgenatif@gmail.com

Tarih: 14.01.2024


 Okunma Sayısı : 412         16 Ocak 2024

Yorumlar

Yorum Yap

Adınız Soyadınız

Girilecek rakam : 472720

Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.