Yere düşen ekmeği çiğnememek için duyduğumuz hassasiyeti, yerlerde sürünen bazı değerlerimiz çiğnenirken niçin kendini göstermiyor acaba? Her söylenene inanır, her verdiklerini yutarız. Olmayan eşeğimizin kaybolduğuna inandırılır, bulduk dediklerine de sevindirilir, biz de inanırız. Ama kafamıza da takmayız. Biz neden böyleyiz? Diye deveye sordum: Deve, cevabına; “hak ediyorsunuz diye başlar” ve devam eder; “Siz değil misiniz bana dikeni yakıştıran, siz değil misiniz bana düz yol varken yokuşu gösteren, siz değil misiniz doğuştan gelen vücut hatlarımla alay eden, siz değil misiniz hırsızlığı hamutumla götürülmeye benzeten? Şimdi ben de size diyorum ki; size yakışır, asıl siz hak ediyorsunuz, her verileni içer, her uzmanım diyene inanır, her elin verdiği hapı yutarsınız.” Madem beni önemseyip, önemli bir konuyu sordun, ben de bu soruya bir fıkrayla cevap vereyim! BİR SEÇİM DAHA GEÇTİ İdris tıp fakültesinden doktor olarak mezun olur ve köyüne döner. Henüz doktorluk yapacağı yere ataması olmamıştır. Ancak, İdris’e mezun olurken “ilk hastaya teşhisi doğru koymanız çok önemli. Ömür buyunca koyduğunuz teşhisin doğruluğu veya yanlışlığı yakanızı bırakmayacaktır. İsabet ettirmişseniz meslek hayatınız buna göre devam edecektir” diye inandırmışlardı. Köyündeki ilk günde hastalanan komşusu Dursun’u muayene eder ve sorar, Dursun Amca neyin var? Dursun kötü bir ishale yakalandığını söyler. İlk hastasına doğru teşhisi koyma rahatlığı yaşayan İdris, reçeteyi yazarken ilacı bir türlü hatırlayamaz ve tek aklına gelen ilaç zanaks (xanax) yazar. Ancak ilk hastası olan Dursun’a yazdığı reçetede ishal ilacı yerine, kafa ilacı yazmıştır. Üç gün sonra köy kahvesine uğrayan İdris, Dursun’un bir masada okey oynadığını görür ve merakla yanına yanaşarak sorar, Dursun Amca, ilaç nasıl, iyi geldi mi, iyileştin mi? Dursun cevap verir, “Doktor İdris oğlum, b..k içinde yüzeyrüm ama nedense hiç kafama takmayrum” der. Deve, fırsatı yakalamış gibi; “ ha, işte tam da böylesiniz, var gerisini sen düşün” Deve doğru söylüyor. Gerisini biz düşünelim. Develerden alınacak çok ders var. KALEMŞÖRLÜK Kalemi eline alıp, gazete köşelerinde bir şeyler yazmaya çalışanların, “her şey çok güzel gidiyor, çok güzel işler yapılıyor, suiistimaller yok gibi erkin hoşuna gidecek konuları işlemesi, yaptığı işin amacına uygun olduğunu düşünemiyorum. Gazeteci ve köşe yazarları iktidarların yaptıklarını övme değil, yapamadıklarını veya yanlış yapılanları okuyucularıyla paylaştığında amacına ulaşacaktır. Eleştiri, eleştiriye uğrayanın düzelticisidir. Tabi ki; bunu doğru olarak süzgecinden geçirenler içindir. Güçlerin kontrolü, üretimdir, kontrolsüzlüğü ise yıkım. GÜDÜMLÜ AYDINLAR Aydın kişi; kendi kendini aşabilme, sürekli gelişebilme, haksızlığa maruz kalmışların yanında durabilme, hoşgörü sahibi olabilme, yanlışlar karşısında doğruları söylemede dimdik durabilme, tezlerini her daim başkalarıyla paylaşabilme yetisine sahip özellikli insanlara denir. Entelektüel de; aydın olanın, aydınlığına vesile olmuş huylarını yaşam alanına tatbik edebilenlere denir. Aydın ve entelektüel (münevver) tanımını herkes kendine göre farklı bir şekilde izah edebilir. Paylaşmak istediğim bu sıfatların tanımının ne olduğu değil, bu kişilerin bildiklerini hayatlarına uyarlayabilmede zamana ve zemine göre neden farklılık gösterdiğidir. Metin ÇINAR
Yere düşen ekmeği çiğnememek için duyduğumuz hassasiyeti, yerlerde sürünen bazı değerlerimiz çiğnenirken niçin kendini göstermiyor acaba?
Her söylenene inanır, her verdiklerini yutarız. Olmayan eşeğimizin kaybolduğuna inandırılır, bulduk dediklerine de sevindirilir, biz de inanırız. Ama kafamıza da takmayız. Biz neden böyleyiz? Diye deveye sordum:
Deve, cevabına; “hak ediyorsunuz diye başlar” ve devam eder; “Siz değil misiniz bana dikeni yakıştıran, siz değil misiniz bana düz yol varken yokuşu gösteren, siz değil misiniz doğuştan gelen vücut hatlarımla alay eden, siz değil misiniz hırsızlığı hamutumla götürülmeye benzeten? Şimdi ben de size diyorum ki; size yakışır, asıl siz hak ediyorsunuz, her verileni içer, her uzmanım diyene inanır, her elin verdiği hapı yutarsınız.” Madem beni önemseyip, önemli bir konuyu sordun, ben de bu soruya bir fıkrayla cevap vereyim!
BİR SEÇİM DAHA GEÇTİ
İdris tıp fakültesinden doktor olarak mezun olur ve köyüne döner. Henüz doktorluk yapacağı yere ataması olmamıştır. Ancak, İdris’e mezun olurken “ilk hastaya teşhisi doğru koymanız çok önemli. Ömür buyunca koyduğunuz teşhisin doğruluğu veya yanlışlığı yakanızı bırakmayacaktır. İsabet ettirmişseniz meslek hayatınız buna göre devam edecektir” diye inandırmışlardı. Köyündeki ilk günde hastalanan komşusu Dursun’u muayene eder ve sorar, Dursun Amca neyin var? Dursun kötü bir ishale yakalandığını söyler. İlk hastasına doğru teşhisi koyma rahatlığı yaşayan İdris, reçeteyi yazarken ilacı bir türlü hatırlayamaz ve tek aklına gelen ilaç zanaks (xanax) yazar. Ancak ilk hastası olan Dursun’a yazdığı reçetede ishal ilacı yerine, kafa ilacı yazmıştır.
Üç gün sonra köy kahvesine uğrayan İdris, Dursun’un bir masada okey oynadığını görür ve merakla yanına yanaşarak sorar,
Dursun Amca, ilaç nasıl, iyi geldi mi, iyileştin mi?
Dursun cevap verir, “Doktor İdris oğlum, b..k içinde yüzeyrüm ama nedense hiç kafama takmayrum” der.
Deve, fırsatı yakalamış gibi; “ ha, işte tam da böylesiniz, var gerisini sen düşün”
Deve doğru söylüyor. Gerisini biz düşünelim. Develerden alınacak çok ders var.
KALEMŞÖRLÜK
Kalemi eline alıp, gazete köşelerinde bir şeyler yazmaya çalışanların, “her şey çok güzel gidiyor, çok güzel işler yapılıyor, suiistimaller yok gibi erkin hoşuna gidecek konuları işlemesi, yaptığı işin amacına uygun olduğunu düşünemiyorum. Gazeteci ve köşe yazarları iktidarların yaptıklarını övme değil, yapamadıklarını veya yanlış yapılanları okuyucularıyla paylaştığında amacına ulaşacaktır. Eleştiri, eleştiriye uğrayanın düzelticisidir. Tabi ki; bunu doğru olarak süzgecinden geçirenler içindir. Güçlerin kontrolü, üretimdir, kontrolsüzlüğü ise yıkım.
GÜDÜMLÜ AYDINLAR
Aydın kişi; kendi kendini aşabilme, sürekli gelişebilme, haksızlığa maruz kalmışların yanında durabilme, hoşgörü sahibi olabilme, yanlışlar karşısında doğruları söylemede dimdik durabilme, tezlerini her daim başkalarıyla paylaşabilme yetisine sahip özellikli insanlara denir. Entelektüel de; aydın olanın, aydınlığına vesile olmuş huylarını yaşam alanına tatbik edebilenlere denir. Aydın ve entelektüel (münevver) tanımını herkes kendine göre farklı bir şekilde izah edebilir. Paylaşmak istediğim bu sıfatların tanımının ne olduğu değil, bu kişilerin bildiklerini hayatlarına uyarlayabilmede zamana ve zemine göre neden farklılık gösterdiğidir.
Metin ÇINAR
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 445285
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.