En Son Haberler



Durdu GÜNEŞ

bilgi@insanidegerler.org
  Özgeçmişi
  Tüm Yazıları

KONUŞMAZSAK VE YAZMAZSAK DÜŞÜNCE KISIRLAŞIR MI?

Geçenlerde bir arkadaşımla konuşurken şöyle bir laf etti. “Konuşmamaya ve yazmamaya karar verdim. Konuşmayınca ve yazmayınca bir süre sonra aynı zamanda  düşünmediğimi de farkettim.”

Bu konu beni düşündürdü. Acaba konuşmayınca ve yazmayınca düşünme kısırlaşıyor mu? Düşünme melekemiz konuşarak ve yazarak mı gelişiyor?

İnsanın içi dışını dışı da içini etkiliyor. “Küpün içinde ne varsa dışına sızan odur” diye bir atasözümüz var. Yani iç dışı etkiler anlamındadır. Diğer taraftan William James'in “Mutlu olduğumuz için gülmeyiz. Güldüğümüz için mutluyuzdur.”  Şeklinde bir sözü var. Yani dış yapımız içimizi etkiler.  İşin doğrusu içimiz ve dışımız birbiriyle etkileşim halindedir.  Yani  düşünme yoksa konuşma ve yazma da oluşmaz. Yazma ve konuşma yoksa düşünme de yoktur.

Burada hemen konuşma ve yazmaya  açıklık getirmem gerekir. Eskiler konuşmayı üçe ayırırlarmış. Laf, lafı güzaf ve kelam. Laf günlük hayatın pratiklerine yönelik iletişimi sağlayan sözler. Diğer canlılarında varlıklarını ve nesillerini sürdürmeleri için gerekli iletişim biçimleri gibi. Lafı güzaf günümüz tabiriyle  boş lakırtı. Yani  her hangi bir şeye yaramayan konuşmalar. Bir sanatçının patlayan silikonu üzerine yapılan yorumlar gibi. Kelam ise akla, bilime, bilgiye dayalı konuşmalardır. "Gel bir iki kelam edelim" demekle "Gel biraz laf edelim" aynı şey değildir. Kelam etmek konuşanın da dinleyenin de düşünce dünyasını zenginleştirir. Laf etmek; günlük hayattaki pratiklerle ilgili paylaşma, dedikodu, havadan sudan konuşmalardır. 

Burada sözünü ettiğimiz konuşma  kelam etmedir. Kelam ederken insanın düşünme kapasitesi gelişir. Düşündüğünüzü, öğrendiklerinizi beyin kendine göre yeniden  düzenlemektedir. Nöronlar arasındaki  yeni bağlantılar yeni düşünceleri doğurmakta ve düşünme çapımız genişlemektedir. 

Konuşmadığımız zamanlar beyindeki nöronlar arasında bir etkileşim ihtiyacı olmadığı  için düşünme de olmamaktadır. Ancak burada insan dışarı bir şey söylemeden  kendi kendine düşünemez mi sorusu akla gelebilir. Düşünmenin bir çıktısı yoksa özgün bir düşünce de ortaya koyamaz. Andre Gide’nin bir  sözü var.  “Açılmamış kanatların büyüklüğü bilinmez.” Söylenmemiş ve yazılmamış bir düşüncenin ne olduğu bilinmez. 

Kelam anlamında konuşmak düşünme melekemizi geliştirmektedir. Ancak kelam etmek için bol bol okumak ve  düşünmek gerekir. Böylelikle bilgimiz, bilgeliğimiz konuşma ile ortaya çıkacaktır. Konuşurken  öğrendiğimizi, düşündüğümüzü yeniden düzenleriz.  Bu düzenleme sonucu konuşma ve yazma şeklindeki oluşan çıktılar  içimizdeki düşünmeleri yeniden şekillendirecektir.

Gelelim yazma kısmına. Düşünmenin bir yolu da yazmaktır. Konuşmadan farklı olarak iki önemli avantajı vardır yazmanın. Yazarken bir konuyu ancak bir kere yazarsınız. Aynı yazıyı tekrar tekrar yazmazsınız. Ama konuşma öyle değil. Aynı konuşmayı farklı yer, zaman ve kişilerle tekrar tekrar yapabilirsiniz. Oysa bir konu bir kere yazılır. Dolayısıyla yazıyorsanız sürekli yeni bir şeyler yazmak zorundasınız. Yani sürekli düşünmek zorundasınız. Diğer taraftan konuşurken daha önce okuduğunuz size ait olmayan düşünceleri kendi düşünceleriniz gibi anlatabilirsiniz. Konuşma esnasında sürekli alıntı ve gönderme yapıp  dipnot düşmeyebilirsiniz. Ama yazarken size ait olmayan bir sözü kendi sözünüz gibi söyleyemezsiniz. Bu hemen açığa çıkar. Bu nedenle yazarken alıntılar yapsanız bile sürekli kendinize ait yeni düşünce üretmeniz gerek. Yani yazmak sürekli  özel ve özgün kendinize ait düşünceler ve fikirler üretmek demektir. Burada yazmayı, yırtma yapıştırma, ona buna ait yazıları kopyalamak olarak almıyorum.

Düşünce ve ifade özgürlüğü bu nedenle bütün özgürlüklerin anası kabul edilmiştir. Düşünme ve ifade etme bizi insan yapar. Düşünce ve ifade hep yan yana kullanılıyor. Çünkü ifade yoksa düşünce de oluşmuyor. İfade ise ağırlıklı olarak konuşma ve yazma şeklinde ortaya çıkıyor. Düşünme ve ifade birbirinin tamamlayıcı parçasıdır. Biri yoksa diğeri anlamsız kalıyor. Bu nedenle olsa gerek ki demokrasi, düşünce ve ifade  özgürlüğü bizi gerçek insan yapıyor.  ”İnsan konuşan hayvandır” diye boşuna söylenmemiş. 12 Eylül sonrası siyasi yasaklılar “Konuşan Türkiye” sloganıyla ortaya çıkmışlardı.

Velhasıl, konuşalım ve yazalım ki, düşünme melekemiz aktif hale gelsin. Rene Descartes “Düşünüyorum o halde varım.” diyor. Yani konuşmuyorsak ve yazmıyorsak aynı zaman da düşünmüyoruz demektir.  Düşünmüyorsak o halde yokuz demektir.

Av. Durdu GÜNEŞ 


 Okunma Sayısı : 63

Yorumlar

Yorum Yap

Adınız Soyadınız

Girilecek rakam : 345774

Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.